Gün Gelecek, Bloglar Dünyayı Ele Geçirecek!

Her insanın içinde bir blogger yatar. Çünkü insanlar her daim içindekileri dışarıya aktarmayı sever, aktarmazsa yaşayamaz. İnsan konuşmaz...

Gün Gelecek, Bloglar Dünyayı Ele Geçirecek!
Her insanın içinde bir blogger yatar. Çünkü insanlar her daim içindekileri dışarıya aktarmayı sever, aktarmazsa yaşayamaz. İnsan konuşmazsa bağ çözülemez. Dil mühürlenir ve kişi ölür. Kimisi günlük, kimisi arkadaş edinip derdini anlatır. Kusmayı sevmeyen bir insan öyle bir derdini kusar ki ortalık çöplüğe döner. Evrende (Dünya demedim farkındaysan, evren dedim.) sonsuza dek mutlu yaşayan insan yoktur, olamaz. Her zaman mutluluk duygusunu kaybettiğimiz zamanlar olur. Onu bulmak yine bizim elimizde, hiçbir şey için geç değil; erken de değil.

Bir blog insana ne gibi faydalar sağlar?

Hangi türde blog yazıyorsunuz bilmiyorum ancak blog yazmak her türde psikolojide önemli rol oynar. Bunun sebebi insanın yazınca bir mutluluk salgılaması. İsterseniz gidip tarihi yazın. Evet evet, tarihi silip baştan yazın. Romayı kim yakmış, İstanbul'u kim feth etmiş, yazın gitsin. Onların içinde öyle bir kaybolacaksınız ki derdiniz diye bir şey kalmayacak. Öğreneceksiniz ve yazacaksınız. Siz onlar ile meşgul olurken moral bozukluğu diye bir şey kalmayacaktır.

Biz bloggerlar olarak bazen saçmalarız, bazen ne yazacağımızı bilemeyiz. Sonra kısır döngüye gireriz ve sürekli kafamızda "Ulan ne yazsam acaba ya, yine içeriksiz kaldık iyi mi?" gibi cümleler dönüşür durur. Sonra bir olay yaşarız, bir şey izleyip esinleniriz, bir yeni bilgi daha okuyup paylaşırız ve fazlası ile karşı karşıya geliriz. Sonuç olarak yine buluruz yazacak bir şeyler.

 Video çekmek ya da blog yazmak, hangisi?

Blog yazmak video çekmek gibi de değildir. "Ulan binlerce kişiye rezil olmayayım." gibi derdiniz olmaz. Gizli kimlik. Kimin başından geçmiş, olayın kahramanı kimmiş; hepsi saklı olarak kalır. Tabii siz istemediğiniz sürece. Utanmaymış, heyecanmış gibi derdiniz olmaz. Bu tür şeyler ile kıyaslayınca blogger olmak youtuber olmaktan 100 kat daha iyi oluyor.

Ben izliyorum mesela. (Her zaman değil. Katlanamıyorum bütün bu saçmalıklara. Sadece ne kadar rezil olduğumuzu izleyerek anlıyorum.) Bugün şunu uydurayım: Bugün şu beni şurada şöyle yakalamış olsun, şu kişi bana çok güzelsin demiş olsun, şu bana şunu yapsın, şu bana bunu yapsın ama yapsın yani. İzleyiciye anlatırken aşırı üzgün duygusu sergileyeyim de abonem bol olsun. İyi prim yaparım ben bunun üstünden, tamam olsun bu. Hatta başlığını bile ayarladım. Tamamdır kızım, yap sen bunu.

Youtube'da izleyici kazanmak için milyon tane yöntem sayarım burada. Hepsinin izlenmesinin bir anda nasıl yükseldiğini, nasıl efsane seviyeye geldiklerini anlatabilirim. Ama bununla zaman kaybedemeyiz.

Uzun mu yazsam kısa mı, hangisi çok okunur?

Sen okunması için yazıyorsan hiç yazma daha iyi. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz şey tam olarak onu ifade ediyordu. İlla Youtube'da o olacak diye bir şey yok, blog evreninde de olabilir. Fakat blog evreninde öyle ergen kitlesi yok. Burası daha sakin, daha temiz. Çok nazik insanlar ve hayatı harbiden yaşamış insanlar var.

Senin burada dert etmen gereken uzun ya da kısa yazmak değil, okunaklı yazmaktır. Çünkü bir yazıyı ne kadar uzun yazarsan yaz, okunaksız ise bir anlam ifade etmez. Kısa için de geçerli tabii. Sen kısa yazıyorsun ama nasıl yazıyorsun. Bütün kelimelerin baş harfi büyük, aşırı göz alıcı renkler, saçma sapan arka plana uyumsuz renk kullanımı, büyük yazı ve fazlası. Böyle yazıları okumak mı? Okuma yazmayı unuturum daha iyi!

Sözün özü nedir?

Bloğun sana sağladığı fayda sayılamayacak kadar fazladır. Bloğu bir ekmek kapısı olarak değil de dert kapısı olarak görmen daha sağlıklı olacaktır. Stresini geride bırakıp blog evrenine katılmanı istiyorum.

Bugün neler yaşadın, dün neler yaşadın, yemekte ne yedin, yarın neler yapacaksın, tatil planın nedir... Bu böyle gider. İster kişisel blog aç, ister birden fazla kategoride aç, ister sadece bir kategori üzerinde aç. Ama aç yani. Açtıktan sonra hoş bir temadan sonra yazmaya başla. Temanı kendin tasarlayabilme gibi özelliğin varsa olur, tasarla gitsin. Bende tasarlıyorum mesela. Fakat ben üşengeç olduğum için kendi temamı bile yapmıyorum. Şu yazı kapaklarını bile söylene söylene yapıyorum.

Son olarak Google Amca hakkında iki tüyo vereyim. Google Amca özgün yazarları sever ve yamacına çağırır. "Geç otur oğlum/kızm şöyle." der. Sizi ilk sıralara şöyle bir oturtur ve böyle devam ederseniz yeriniz birinci sıra olur. Nasıl, yeni bir blogger mı doğdu az önce? Hala "Saçma sapan konuşma la." diyorsan bu fikri taslak olarak kafana yerleştirmelisin. Yaşın genç ve yaşayacağın onca şey var. Seyehat etmeyi seviyorsan bile onunla ilgili bir blog kurabilirsin. Gezdiğin yerleri tanıtabilirsin mesela.

Yazıyı beğendin mi? Şunlara da bir göz atabilirsin.

0 yorum